30 Ekim 2010 Cumartesi

Öcalan’a hangi mesajlar gidecek

31 Ekim PKK’nın tek taraflı olarak 1 ay uzattığı ateşkes sürecinin devamı ya da sonlandırılması açısından önemli bir tarih. Eski Milletvekili ve Öcalan’ın avukatı Aysel Tuğluk hava koşulları uygun olursa 1 Kasım’da İmralı’ya gidecek. Muhtemelen Pazartesi akşamı ya da Salı sabahı durum netleşecek. İki hafta önce devletin çeşitli kademeleri ile görüşmelerin kesildiği, beklentilerin karşılanmadığı gerekçesiyle Abdullah Öcalan süreçten çekildiğini ve kararı PKK’nın (KCK) vermesi gerektiğini açıklamıştı.

Pazartesi günü gerçekleşecek görüşme bu açıdan önemli Öcalan kararında ısrar edip topu Kandil’e mi atacak yoksa atılacak adımları beklemeyi tercih edip devre de mi kalacak? Öcalan’a görüşmede Türkiye’deki hava tüm yönleriyle anlatılacak. Tuğluk bir haftadır farklı kesimlerden birçok kişiyle görüşüyor, nabız yokluyor izlenim topluyor.. Öcalan’a görüşmesinde biri olumlu, diğeri olumsuz iki mesaj öne çıkacak.

Birincisi, Öcalan’a her şeye rağmen kamuoyunda ateşkesin devamı yönünde bir kanaat olduğunu anlatılacak. Özellikle Türk ve Kürt aydınların, kanaat önderlerinin görüşü bu yönde. Beklenen adımlar atılmamış bile olsa silahların yeniden ateşlenmesi varolan zemini kaydırabilir; diyalog ortamını ortadan kaldırabilir. Ateşkesle başlayan süreçte toplumda oluşan hava olumsuz değil.

Madalyonun diğer yüzündeki resim isi olumsuz: Diyalogun devamına yönelik herhangi bir adım atılmamış olmasının yarattığı rahatsızlık, en basit mesajın dahi verilmemiş olmaması (KCK davasında tahliyeler gibi), sabırsızlık, örgütün tasfiye edileceği düşüncesiyle ortaya çıkan güvensizlik, AKP’nin elinin güçlü olmasına rağmen adım atmadığı da dile getirilecek.

Öcalan’ın tepkisine rağmen ateşkesin devamından yana olduğu biliniyor. Son açıklaması “görüşmelerin kesilmiş olmasından dolayı süreçten çekildiği” yönündeydi. Öcalan’ın bu kez görüşlerini anlatıp inisiyatifi Kandil’e bırakma olasılığının yüksek. Kandil de Öcalan’ın mesajları çerçevesinde ateşkesi bir süre daha uzatacak gibi görünüyor.

Geçmişte devlet ile örgüt arasındaki görüşmelerde arabuluculuk yapan bir kaynak “Öcalan’ın bir karar alıp, bu kararın karşı tarafça hayata geçirilmemesi halinde örgüt nezdinde “zor durumda kalmaktan çekindiğini, bu yüzden görüşmelerin kesilmesine tepki gösterdiğini” söyleniyor. Yani Öcalan’ın devletin çeşitli kademeleri ile yapılan görüşmelerde tabiri caizse “kullanılıyor” durumuna düşmek istemediğini belirtiliyor. Aynı kaynak, ateşkesin sona erdirilmesi için hiçbir neden olamadığını da sözlerine ekliyor.

Artık şiddet Kürt meselesinin çözümüne katkı sağlamıyor. Kandil’den Radikal Gazetesinden Ertuğrul Mavioğlu’na Murat Karayılan’ın söyledikleri de bu minvalde: “Devleti yenemeyiz”. Sorun devleti yenip yenmemekte değil. Sorun silahları bırakıp konuşmaktan geçiyor. Çünkü sorun mağlup-galip mantığı ile bakmak değil herkesin kazanacağı bir çözümü bulmak.
METE ÇUBUKÇU
kaynak: ntvmsnbc

İFSAK Fotoğraf Günleri

İFSAK'ın 1984 yılından bu yana her yıl, 2004'ten bu yana ise iki yılda bir düzenlediği uluslararası organizasyonu İFSAK Fotoğraf Günleri, 1 Kasım - 12 Aralık tarihleri arasında fotoğrafseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.

Temasının "Buluşmalar" olarak belirlendiği ve bu yıl 22'ncisi yapılacak olan Fotoğraf Günleri, yine yurtiçi ve yurtdışından pek çok sanatçıya evsahipliği yapacak. Organizasyon kapsamında 14 sergi, 3 gösteri ve 4 söyleşi gerçekleştirilecek.
Program
Etkinlikler

İstanbul’un Orgları

Eşsiz bir tarihe sahip olan İstanbul’da, orgların varlığı binlerce yıl geriye gidiyor.Konuyla ilgili kamuoyunda farkındalık yaratmayı hedefleyen proje ile, içinde orgların bulunduğu konser salonlarının yapılması ve genç bestecilerin org eserleri yazması için teşvik edilmesi hedefleniyor.

Ağustos ayından bu yana devam eden proje kapsamında, 23 Ağustos 2010 tarihinde, Sen Espri Katedrali’nde Leyla Pınar tarafından verilen ilk konseri, 25 Ağustos 2010 tarihinde Sen Piyer ve Paul Kilisesi’nde Fra Guiseppe Gandolfo tarafından verilen konser izledi.Projenin son konseri ise 1 Kasım Pazartesi günü, saat 20.00’de Sen Espri Katedrali’nde sanatçı Leon Kerramans tarafından verilecek.

2- 6 Kasım tarihleri arasında ise , fotoğraf sanatçısı Ercüment Usluer’in fotoğraflarıyla, İstanbul’da çalışır durumda olan orgların şaşırtıcı mimarisini gözler önüne seren sergisi Cezayir Kafe Galerisi’’nde saat 18.30’da düzenlenecek kokteyl ile sanatseverlerle buluşacak.
kaynak: 1

ilginç siteler

hortkulukavcisi
Harry Potter severler için müthiş bir site. Bütün bölümlerini gezmenizi tavsiye ederim.

sikayetvar
Her konuda şikayetlerinizi bildirebilirsiniz. Toplum yararına süper bir site.

bisorusor
Aklındaki soruları sorabilirsin. Çok amaçlı bir site.

ortakaraba
Modern otostop. Aynı yöne gidecek insanlar buluşup ortak bir arabayla seyahat ediyorlar.

akakce
Fiyat arama motoru ve alışveriş rehberiniz. Başarılı bir site.

gigapan
Fotoğrafta çok minik bir detayı bile görmenizi sağlayacak site.

stajinipuanla
Adı üstünde. Staj tecrübelerinizi paylaşabileceğiniz yararlı bir site.

ted
Yurtdışından değerli insanların konferanslarını video formatında bu sitede bulabilirsiniz.

sadibey
Güncel bir kültür sanat sitesi.

Doğa

1billionhungry
Açlıkla savaşan bir site.

yesilbilgi
Yeşil makaleler, haberler, röportajlar bulabileceğiniz bir site.

turmepa
Ülkemizin kıyı ve denizlerinin korunmasını sağlayan bir kuruluş olan DenizTemiz derneğinin sitesi. 

beztorbakullananlar
Naylon poşet yerine bez torba kullanımını destekleyen bir site.

bilişim

copyscape
Web sayfanızın içeriğinin (örneğin yazdığınız bir yazının) internette nerelerde kullanıldığını görmek amaçlı çok yararlı bir site. İstediğiniz sayfanın url'ini yazdığınızda sonuç olarak dönen siteler, sizin içeriğinizi kullanmış demektir.

sitebilgi
Sitenizin web ortamında ne konumda bulunduğunu görmek için kullanılabilecek yaarlı bir site.

webpdf
Dosyalarınızı pdf formatına dönüştürmek için kullanabilirsiniz bu siteyi.

tinyurl
Uzun linkleri kısaltmak için kullanılacak bir site.

instantdomainsearch
Seçtiğiniz alan adının uygun olup olmadığını test etmek için kullanabileceğiniz bir site.

teknoloca
Teknoloji haberlerini bulabileceğiniz bir site.

webrazzi
Yoğun içerikli bir bilişim sitesi.

29 Ekim 2010 Cuma

Kağıt toplayanlar

İnsanlar aynalara baktıklarında kendileri yerine zihinlerine yerleştirdikleri kişilerin kusurlarını görmeyi tercih ediyor. Gözler dört dönüyor ve gördükleri her varlığı yüceltmek yerine aşağılıyorlar, beğendiklerini kıskanıyorlar beddualara boğuyorlar ceplerinden çıkardıkları çamurlarla içlerindeki zararlı atıkları bir anda sevdiklerinin üzerine boşaltıyorlar.

İnsan ırkını yücelten şey düşünebilmesi ama kötüyü…
İnsan ırkını yok edecek şey döngü ve halkanın ucuna yaklaştık bir anda…

Her şey bu kadar kire pasa bulanmışken gördüm onları. İnsanların değer vermedikleri yerleri keşfeder onlar. Kimse tanımasın diye sevdikleri yerine bizzat kendileri kirletir yüzlerini. İmrendiğim, cesaretlerine hayran kaldığım nadir insanlardır onlar: Kağıt toplayanlar…

Hep onları yazmak istedim ve onları her gördüğümde yazma isteğimi cebime koydum. Cebim delikmiş yeni farkettim. Anca sıra geldi onlara.

Onları ilk gördüğümde şaşırmıştım. Seçimlerine bayılmıştım. Çocuktum çünkü, büyükler onlara kötü bakarken, ben keşke boyum yetse de ben de girsem içine dedim büyük canavar ağızların. Onlar süper kahramanımdı, benim için süpermenden, örümcek adamdan daha gerçektiler. Çünkü onlar içini hiç göremediğim bir türlü yenemediğim o dev çöp kutusuna hükmediyor ve her seferinde ondan bir parça koparıyorlardı. Bu yüzden büyüdüğümde çöpçü olacam demekten geri durmadım.

Büyüyünce onlara karşı bir şeyler değişti içimde. Her insan gibi çocukluğumu hatırlamıyordum. Onları umursamıyordum. İçimde onlara karşı sevgi kalmasa da saygımı yitirmemiştim hala. Çöp dökerken onların işini bitirmesini beklerdim. Kağıt artıkları varsa eğer çöp kutusunun yanına koyardım onlar kolayca alsın diye.

Hafif yağmurlu bir akşam ve gayet soğuk bir havada eve giderken evimize en yakın çöp kutusunun içinde gördüm onu: Bir baba ve oğlu…

O günden beri ne zaman çöp içini karıştıran hurdacı ya da kağıt toplayan insanları görsem gözlerimin dolduğu ve insanlıktan onur duyduğum o an gelir aklıma.

22 yıl boyunca mutluluğu ve hayatın gerçeklerini nerede ne zaman bulacağımı kestiremedim. Kuşkusuz bu “o an”lardan biridir. Kendi içimde hissedemediğim baba sıcaklığını buldum küçük oğlun gülüşünde. Baba olmayan parasıyla alamamıştı bir kazak oğluna ama oğlu gülüyordu, oğlu üşümüyordu. Ve oğlu babasına güveniyordu, ne karanlıktan ne de köpekten korkmuyordu, çünkü babası yanındaydı bizzat onu korumak için ısıtmak için; oğlu ısıtmak için parayla alınan kazak benim üstümdeydi ve ben üşüyordum dünyada sevgisiz büyüyen bütün çocuklar için. Suç ne yanında olamadıkları çocuklarında ne de ana babalarda. Her babanın kahraman olduğuna hiçbir zaman inanmadım ama oğlunu yanında olarak ısıtan bir baba, gören herkesi ısıtır ve bu dünyayı kurtarabilir, biz insanlara gerçekleri önem vermemiz gerekenleri hatırlatabilir…

Zamanın, mekanın önemini yitirdiği o güzel an… Hangi birimiz evladımız için çöpleri karıştırır, geçimimizi böyle sağlardık? 

Umarım o baba-oğul yan yanadır hala ve gülüyorlardır şimdi sıcacık, insanlığı kurtarmak için.

28 Ekim 2010 Perşembe

Kadın

Bir söz var ya: ”Her başarılı erkeğin arkasında muhakkak bir kadın vardır” diye. Başlarda ben bu sözü severdim, kadınlara söylenecek güzel sözlerden sanırdım. 

Sonra bir kız tanıdım, ve onu çok sevmeye karar verdim, bu yüzden kalbimin şeyhi yaptım onu. Ona karşı hislerim öncekilere benzemiyordu; insanlar çevremde dudaklarını oynatıyor ben sadece onun güzel ismini oluşturan harfleri yakalıyordum, insanlar çevremde dolanıyor ben suretlerinde onu arıyordum, insanlar çevresine mis kokular yayıyor ben sadece onun kokusunu tanıyordum, insanlar yönlerini bulmak için gözlerini kullanıyor ben ise ülkemin bütün çıkmaz sokaklarında seni buluyor her nefeste sana yaklaşıyor her saatim sana atıyordu, kalbin gerçekten neden yaratıldığını keşfetmiştim, bütün gezmelerim okumalarım hep senin içindi sana biriktiriyordum hepsini kilerimde. Bana şarkılar çaldıran, şiirler yazdıran, kendimi keşfetmemi sağlayan, hayırın da bir cevap olduğunu öğreten, kafamı arşa çarptıran, evlenmeyi düşündüren, elimi kırdıran, kitaplar okutan, aşkı yaşatan her şey işte… 

Bütün bunları bana yaptıracak kadar güzel, inatçı, kör sevgilim.

Senin için mucize kelimeleri yetiremedim, biliyorum. Yetmedi şiirler…

Sesim her daim berbattı, zaten öğrenemedim hala tınlatmayı. Yetmedi melodiler…

Gezdiğim yerler zaten vardı, keşfedemedim dünyayı yeniden senin için, bulamadım yeni gezegenleri. Yetmedi mekanlar…

Zamanı durduramadım, geriye dönemedim; doğduğunda, ağladığında, kalbin atamadığında yanında olamadım, kalp atışların olamadım. Yetmedi zaman…

Yetemedi yaşamım, yeni yaşamlar aradım.

Güneşim, senin için ilk eserimi veriyorum.

Atalarımın bir sözünü değiştiriyorum.

Bir yiğidin mezar taşına yazılsın:
“Benim kadınım her daim önümde bana güneş oldu, yol gösterdi. Başarılı bir erkeksem eğer arkama bakmak saçma. Önüme baktığımda seni görmek –güneşi görmek- benim için cennet. Bana verdiğin yaşam için, yollarıma ışık verdiğin için, kalbimdeki çiçeği açtırdığın için, yaşam kaynağım güneşim olduğun için teşekkürler kadınım.”

27 Ekim 2010 Çarşamba

Kızılderililer ve Aborjinler

Onurları uğruna asillik havuzunda boğulan ve en önemlisi ‘unutturulan’ hayat gladyatörleri…

Yeni dünya insanı önceden insanları katlederdi. Özellikle atalarımız Osmanlı. 600 yıl boyunca sürdürdükleri fetih politikası sayesinde insanlar savaşla büyüdüler. Zihinler en çok savaş kelimesiyle uğraştı. Torunlarına bıraktıkları hafızalar sayesinde bizler savaşmak üzerine kurulan politikalarla uyutulduk, büyütüldük masallar yerine. Bebekken kardeşimizi kıskandık, okulda arkadaşımızla uğraştık, eşlerimizi dövdük, erkeklere sövdük, hayvanları aşırı avladık, doğayı katlettik… Yüzlerce yıl süren bu hafıza oyununu silmek de yıllar alacaktır. Ama silmek isteyen pek insan yok günümüzde… Baktığımızda insan olarak geçmişimizle-kendimizle savaşıyoruz: Ermeniler hala 1915’te yaşıyor, Rumların ideaları devam ediyor, Amerikalılar Kızılderililerle başlattıkları ırkçılığı-kıyımı sürdürüyor, doğa yara almaya devam ediyor, canlı türleri yok oluyor…

Katli vacip insanlar tanıdım bu hayatta. Takdir benim değil ama, kendimi sorgularken “hayata neden geldim” diye ve keskin cevaplar bulamazken hala, bu katli vacip insanların bu dünyada bulunmamasına karar verdim. Belki ben de faili meçhul cinayetlere kurban veririm onları ya da bomba koyarım onların son model arabalarına, şarbon dökerim yollarına, hatta ölümcül virüsler serperim kaldırımlara. Hak veririm Aziz Nesin’e, vatan haini olurum Nazım’la, Ergenekon’a karışır adım, karikatürlerimden dolayı yargılanırım, mahkemelerinde sürünürüm ülkemin, belki de ikinci hayatımda doğumum doğusunda olur Anadolu’nun böylece ben de varoş olurum Kürdüm diye, sokak ortasında sövülen anamın topraklarıma gelmeyen devlet babanın kardeşimi alan serseri mayının bıraktıklarıyla yaşarım benden küçük on iki kardeşimle.  Askere gönderirim onların oğullarını, sonra bir asker çalar kapılarını “oğlunuzu vatanın topraklarına kattık” derler, belki o zaman anlarsınız arayıp da bulamadığınız kalbinizin ve vicdanınızın sizi çoktan terk ettiğini, seçim zamanı gezersiniz ülkenizi, koyunlarınız meydanlarda sizi takip eder, siz mumu yatsıya kadar yanan çobanlarsınız, sevdalısı olduğunuz koltuklarınıza sinen kötü kokular sizi götürmez hiçbir yere…

İşte bu onursuz hayat deryasında, tarihe baktığımda iki ışık parlar bana: Kızılderililer ve Aborjinler…

Yeni dünya insanı günümüzde insanı öldürmek yerine ‘kullanıyor’ artık. Bence bu dünyanın en önemli buluşudur: Kölelik. Biz insanlar hayvanları öldürmeye, doğayı amaçsızca katletmeye, çevremizdeki her şeyi kendimiz için kullanmaya programlanmış yaratıklarız ve aslında biz de bu amaçla kullanılıyoruz. Bakın, bu dünyayı gerçekten yöneten kendini ilah sanan binlerce insanın kuklaları piyonları koyunlarıyız biz. Ve bu süreç doğa bizi yok edene kadar sürecek, çünkü kurtuluş ümitlerimiz kahramanlarımız siroz oldu; yanlış teşhislerle, bombalarla, kurşunlarla, işkencelerle, dil yaralarıyla kaybettik onları. O kahramanların ortak özelikleri, öldüklerinde vicdanlarının rahat olmasıydı.

İşte benim kahramanlarım, atalarım, ümitlerim de onlar: Kızılderililer ve Aborjinler…

Amerika dünyaya getirdiği demokrasiyle meşhurdur: Irak, Afganistan, Vietnam ve çok daha fazlası Ukrayna, 12 Eylül … İşte Kızılderililere getirilen demokrasi de Amerikalıların ilk icraatidir aslında. Doğaya ve canlılara duydukları saygıydı onları temiz bırakan. Nasıl yaşadıkları, neye taptıkları, neler yaptıkları beni hiçbir zaman ilgilendirmedi. 

Marlo Morgan’ın Bir Çift Yürek kitabını okuduğumda gerçek anlamıyla anladım Aborjinleri. Belki kitap yalandı ama inanmak istiyor Muhammed işte.

Yüzlerce yıl süren insanlık tarihinden sonra zihinlerimiz değiştirildi. Ama hepimizde zihin artıkları kalmıştır mutlaka.  Benim artıklarım bana Kızılderililer ve Aborjinleri takip etmem gerektiğini söylüyor. Benim rehberlerim onlar…

21 Ekim 2010 Perşembe

Güncel Haberler

Dünya genelinde 2000 yılında diyaliz tedavisi gören kişi sayısı bir milyon iken, bu sayı 10 yıl içinde iki katına çıktı. Diyaliz tedavisi için harcanan para ise bir trilyon dolar.

Cenazelerin uzun süre korunması için klimalı tabut yapıldı. Tabutlara ölülerin canlanması halinde devreye girecek bir alarm sistemi de yerleştirildi.

Küresel cinsiyet eşitsizliği endeksinde İzlanda, geçen yılki gibi, kadın ve erkek eşitliğinin en çok sağlandığı ülke olurken, Türkiye 126. sırada bulunuyor.İskandinav ülkeleri ilk sıralarda yer bulurken, Norveç ikinci, Finlandiya üçüncü oldu.Finlandiya'yı, İsveç ve Yeni Zelanda takip ederken, sondan üç ülke Yemen, Çad ve Pakistan olarak sıralandı.

İzmir Aliağ'da ilginç bir olay yaşandı. Bilgisayar sistemleri satan mağazası sabaha karşı soyulan kişi, zanlıyı sabah namazında yakaladı.

Yolcu minibüsü rotunun kopması sonucu orta refüjdeki ağaca çarptı, 6 kişi yaralandı. Bir yaralıya ilk müdahale çevredeki kahvehanedeki okey masasında yapıldı.

Evine giren hırsızın çaldığı anne yadigarı bakır tabak için beste yapıp yerel televizyonlardan seslendirince, hırsız insafa gelip çaldığı tabağı geri getirdi.

Şili'de, yerin 700 metre altında 69 gün geçiren 33 madencinin tamamı kurtarıldı. Son madencinin de kurtarılmasıyla ülke genelinde büyük coşku yaşandı ve kilise çanları çalındı.

Doktorunun birkaç aylık ömrü kaldığını söylediği hasta kendini öldürmeye karar vererek tüm mal varlığını elinden çıkardı ancak bilmediği bir şey vardı; doktoru yanılıyordu.

TÜİK'in verilerine göre işsizlik oranı Temmuz döneminde %10.6 oldu, işsiz sayısı 31 bin kişi arttı. Buna karşılık, geçen yılın aynı dönemine göre işsiz sayısı 485 bin kişi azaldı.

İngiltere'de hasta bir bebek 23 dakikalığına donduruldu. Bu süre içinde tıbben ölen bebeğin kan damarları başarılı bir operasyonla düzeltildi.
kaynak: ntvmsnbc

20 Ekim 2010 Çarşamba

Beğendiğim Fotoğraflar

Kızıl felaket Tuna'ya ulaştı

Kızıl felaket Tuna'ya ulaştı



Hayvanların en sevimli halleri - 2

Hayvanların en sevimli halleri - 2
kaynak: ntv foto galeri, sabah

Beğendiğim Fotoğraflar

Basra'da Şii bir Iraklı, Büyük Ayetullah Muhammed Sadık El Sedr'in suikastle öldürülmesinin anıldığı törende kamayla kafasına vuruyor.
Brezilya'nın Aparecida kentindeki, ülkenin ulusal azizelerinden Aparecida adına yapılmış kilisede ibadet edilirken..
Maratonda erkeklerde Vincent Kiplagat, kadınlarda Ashu Kasım birinciliğe koştu. Maratona sadece sporcular katılmadı, köprü üstünde mangal yapıp kahvaltı edenler de vardı, sevgisini duyurmak veya evlilik teklif etmek için koşan da...
Sorte in Yaracuy dağlarında, etrafında yanan mumlar ve ışıkların çevresine toplanarak yapılan bu ruhani törende Venezuelalılar, dini bayram olan Maria Lionza'yı kutluyor.
kaynak: ntv foto galeri

19 Ekim 2010 Salı

patlıcan seven kız

çarpıştı gemiler
boğazın denizi kan
dökülen saçların
hala rüzgarla yarışıyor mu?
patlıcan seven kız
uyurken rüyaların açık mı bana?

tenime değdi
dünyanın en soğuk kolyesi
üzerinde bir göz
bildiğiniz gibi

zayıf diyorsunuz
içime bir baksanız
giysilerin içini doldurmaya çalışmadım hiçbir zaman

tamamlanmamış şiir
kim yazacak ben ölünce seni?

mc

Robin Hood

Puan: 8

Zorbalık ve adaletsizlik döneminde kanun insanlara baskı yaptığı zaman kanun kaçağı, tarihteki yerini alır. 12. yüzyılın sonundaki İngiltere böyle bir zamandaydı.

Aslan Yürekli Kral Rişar,ihtişam ve zenginlikten iflas etmişti. Haçlı Seferi'nden 10 yıl sonra İngiltere'ye dönerken yağmalandı.Ordusunda Robin Longstride isminde bir okçu vardı. Bu, onun, güçlülere karşı zayıfları savunduğu kanun kaçağı olarak yaşamaya mahkum edildiği eve dönüş hikayesidir.

-Krala duymayı istemeyeceği bir şey söyleyecek kadar dürüst müsün? Haçlı seferimle ilgili fikrin nedir? Tanrı kurbanlarımızdan memnun olacak mı?
-Hayır, olmayacak.
-Neden öyle söyledin?
-Acre katliamı yüzünden, Kralım.
-Yüksek sesle!
-2,500 Müslüman, adam kadın ve çocuğu bize getirdiğinizde ayaklarımda yatan genç bir kadın vardı, elleri bağlıydı, bana bakıyordu.Gözlerinde korku yoktu. Kızgınlık da değildi. Sadece acıma vardı.Siz emri verdiğinizde kılıçlarımızın kafalarını keseceğini o anda tanrısız olacağımızı biliyordu. Hepimiz.Tanrısız.

Ormanlık alan kaçakların dostudur.
Yetim çocuklar bizi hoş karşılıyorlar.Vergi falan yok.Kimse zengin ya da fakir değil. Tabiatın masasında herkese adil paylaşım. Kral John'un ülkesindeki birçok yanlış düzeldi.Bize göz kulak ol, Walter.
Ve efsane başlar...

An Inconvenient Truth

Süzüle süzüle akan şu nehiri seyredersiniz.
Rüzgarda hışırdayan yapraklara kulak verirsiniz.
Kuşları dinler, ağaç kurbağalarını duyarsınız.
Biraz uzaktan, bir ineğin sesi gelir.
Çimenleri hissedersiniz.
Nehirin kıyısında,çamur suya rengini verir.
Sessizdir.Huzurludur.
Ve aniden bütün bunlar içinizde bir coşku yaratır...
ve derin bir nefes alıp, dersiniz ki...
"hakikaten, ben bütün bunları unutmuşum."
--------------

Her iki partide de burunlarının dibindeki bu duruma uzak durmaya çalışan değerli politikacılar var.
Çünkü doğruluğunu kabul edip, onayladıklarında büyük değişiklikleri zorunlu kılacak olan manevi ve ahlâki tedbirlerin kaçınılmaz olacağını biliyorlar.
tabii ki bu ülkenin tarihindeki en büyük lanet krize bir çözüm bulmazsanız!
------------------------------

Himalayalar'da ise dikkate değer bir problem var...
çünkü dünya üzerindeki insanların %40'ı içme sularını, kapasitelerinin yarısından çoğu buzullardan gelen erimiş su olan nehirler ve kaynak sularından sağlıyor.
Ve önümüzdeki 50 yılda,bu %40'lık kesim erime yüzünden ciddi bir su kıtlığı ile karşı karşıya kalacaklar.
---------------

Oğlum elimi bırakıp yolun karşı tarafındaki arkadaşına yetişmek için caddeye fırladı.
Altı yaşındaydı.
Makine, onun için nefes alıyordu.
Muhtemelen onu kaybedecektik.
Sonunda hayata döndü.
Bir ay hastanede kaldık.
Sanki zaman önemini kaybetmiş gibiydi...
sanki her şey elimizden kayıp gidiyor sıradan, önemsiz gözüküyordu.
Öyle cesur, öylesine...
öylesine yürekli bir adamdı ki!
Bu olay, önce dünyamı alt üst etmiş...
sonra da içi boşalana kadar silkelemişti.
Dünyadaki var oluş nedenim dahil, her şeyi değiştirmişti.
Bu dünyadaki zamanımı nasıl geçirmeliydim?
------------------

Yeni bir bilimsel araştırma buza ulaşmak için 95 km'ye varan uzun mesafeler yüzerken boğulmuş halde bulunan kutup ayılarına ilk kez rastlandığını, gösteriyor.
Böyle bir duruma daha önce rastlanmamıştı.
-------------

Dünya üzerindeki baskımızı arttırıyoruz.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Bilişim Haberler

Facebook ile Microsoft'un ortaklığı sonucu, Windows Live hesabı üzerinde artık Facebook Chat özelliği de kullanılabilecek.

Nanoteknolojik yöntemlerle geliştirilen özel bir alaşım, hem otomobil gövdesinin üretiminde kullanılabiliyor, hem de şarj edilebilir pil görevi görüyor.Üç yıl içinde tamamlanması planlanan proje sonunda, bugün kullanılan otomobil pillerinden çok daha hızlı şarj olan ve uzun süre dayanan bir batarya ünitesi geliştirilmiş olacak.

'Dikte Özel'' isimli yazılımla, görme ve bedensel engelliler bilgisayarda her türlü işlemi konuşarak yapabiliyor.

İngiliz bir kimyager vücuda püskürtülerek ‘giydirilen’ giysi icat etti. Vücudu tamamen kaplayan madde, hızla donarak elastik bir tişört haline geliyor.

Türk müziğinin nota arşivi internet ortamına aktarıldı, 70 binden fazla eser, bilinen bütün versiyonları ile 250 bin sayfalık arşiv halinde internete taşınmış oldu.Bu müzik arşivine devletkorosu.com ve turkmusikisivakfi.org internet adreslerinden ücretsiz olarak ulaşılabiliyor.

Türkiye, 22.6 milyon kullanıcıyla Facebook’ta 4’üncü sıraya yerleşti. Facebook Teknoloji’nin Başkanı Bret Taylor, durumu ''Oldukça sosyal bir ülke olmalısınız. Bu çok ilgi çekici bir durum.'' diye yorumladı.

ABD'de mahkeme, başkasına ait 3 patenti ihlal ettiği sabit görülen Apple firmasını 625 milyon dolar tazminata mahkum etti.

Daha az yer kapladığı için internet sitelerinin daha hızlı yüklenmesini sağlayacak yeni görsel formatı WebP, Google tarafından tanıtıldı.

Facebook'ta artık isteyen herkes bilgilerini arkadaşlarının yalnızca bir bölümüyle paylaşabilecek. Ayrıca ilk kez, Facebook üyeleri siteye yükledikleri tüm bilgileri indirebilecekler.

Turkcell, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler için Turkcell Europe adıyla ‘sanal operatör’ kuruyor. Böylece yaklaşık 3 milyon Türkiye kökenliyle birlikte Türkiye’ye sık gelen Alman turist ve iş insanları her seferinde yeni bir SIM kartı almak zorunda kalmayacak.
kaynak: ntvmsnbc

Güncel Haberler

Karı kocanın sigara tiryakisi olduğu bir ailede 30 yılda 164 bin lira adeta havaya üfleniyor. Bu parayla lüks bir daire, 5 otomobil ya da 182 adet LCD televizyon alınabilir veya 7 günlüğü bin liradan 164 kez tatile çıkılabilir.

Kanserli köy olarak bilinen Nevşehir’in Gülşehir ilçesine bağlı Tuzköy'ü, toprağın 2 metre altına gömülecek.

Bursa’da meydana gelen trafik kazasında 75 yaşındaki Hasan Okur yaşamını yitirdi. Polis, Okur’un “oğlum” diye kaydettiği numarayı arayarak “Babanız kaza geçirdi” dedi. Yanıt ise şöyle oldu: “Şu an işim var, gelemem.”

Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2010 mayıs ayı itibariyle Türkiye'de bin 570 kayıp çocuğun olduğu açıklandı.

Bankacılık sektörünün kârı Ağustos itibariyle %4.8 artışla 14.96 milyar TL'ye yükseldi.

ABD bu yıl dünyanın en büyük ekonomileri arasında ilk sıradaki yerini koruyacak. Cari milli gelirde, Çin ilk kez Japonya'yı geride bırakarak, ikinci büyük ekonomi olacak. Türkiye, 2010'da 729 milyar dolarlık milli gelirle kriz öncesinin çok az altında kalacak.

İngiltere'de bir okul öğrencisi Johnny Depp'e mektup yazıp yardım istedi, Kaptan Sparrow da buna kayıtsız kalmadı.Okulun öğrencilerinden 9 yaşındaki Beatrice Delap oyuncuya mektup yazarak hocalara karşı çıkardıkları küçük 'isyan'da kendilerine yardımcı olmasını istemişti.

Lady Gaga'nın en ünlü şarkılarından biri olan Bad Romance'in klibinde göz bebeklerini büyüten efekti lens zanneden hayranları, bu lensleri kullanmaya başlayınca kör olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.

Van'da mide ağrısı şikâyetiyle hastaneye kaldırılan kadının bağırsağından, 10 santimetre uzunluğunda vana kolu çıktı.

16 yıldır grip.1994 yılında hastalığa yakalandı; bir türlü iyileşemiyor...64 yaşındaki Kath Robinson, çok nadir görülecek bir kronik tiroid bezi sorunu yaşıyor. 
kaynak: ntvmsnbc

15 Ekim 2010 Cuma

Yeşil Haberler

Yılda 200 günü güneşli geçen Türkiye, güneş enerjisi kapasitesinin binde birinden bile faydalanamıyor. Enerjide dışa bağımlılığı % 72 olan Türkiye’nin yıllık enerji ihtiyacı 200 TWh (Teravat saat).
Nükleer enerji için yasaları ardı ardına çıkartırken ve tarihi güzellikler barajlar altında kalırken, Yenilenebilir Enerji Kanunu’ndaki değişiklikler ise bir türlü meclis gündemine giremedi.
Oysa ülkemizin yıllık güneş enerjisi potansiyeli 500 TWh, rüzgâr enerjisi potansiyeli ise 450 TWh.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO'nun raporunda, 2009'da 1 milyar 23 milyonu bulmuş olan aç insan sayısında, bu yıl itibarıyla ekonomik koşullardaki iyileşme ve gıda fiyatlarındaki azalma neticesinde %9,6'lık bir düşüş gözleneceği belirtildi. Açlık sorunuyla boğuşan insanların çoğunluğunun 7 ülkede (Bangladeş, Çin, Kongo, Etiyopya, Hindistan, Endonezya ve Pakistan) yaşadıkları da kaydedildi.

Belçika'da, yağmurun sesi, miktarı, kirlilik oranı ve gündüz ışığını ölçen araçlarla donatılan 100 yaşındaki gürgen ağacı, bu bilgileri internet sitesinde cümlelere dönüştürüyor.

Birleşmiş Milletler raporuna göre alınan önlemler ozon tabakasındaki incelmenin şimdilik durduğunu gösteriyor.2008 verilerine göre, Antarktika üzerinde ozon tabakasındaki delik, 27 milyon kilometre kareye yani Amerika kıtası büyüklüğüne erişmek üzereydi. Son rakamlara göre, delik 24 milyon kilometre kareye düştü. Alınan tedbirlerle ozon tabakasının eski düzeyine ulaşmasının 2050 yılını bulacağı tahmin edilirken, uzmanlardan bir de uyarı geliyor: ’Çevreci yaklaşımlardan vazgeçmeyin.’

Dünyanın denizde kurulan en büyük rüzgar enerjisi santrali İngiltere'nin Kent kıyılarında faaliyete geçiyor. 100 türbinlik santralin, yaklaşık 250 bin hanenin enerji ihtiyacını karşılayacak kapasitede olduğu belirtiliyor. İngiltere'de halen 12'si denizde olmak üzere, 262 rüzgar enerjisi santrali var.

Dünyada bir milyar dolayında insan temiz içme suyundan yoksun yaşıyor. 2030 yılına gelindiğinde, dünya nüfusunun yarıya yakınının, su sıkıntısının mevcut olduğu bölgelerde yaşayacağı tahmin ediliyor.
Yerkürede tam bir milyar 400 milyon kilometreküp su mevcut. Ancak bunun %97’si tuzlu su.
Uzmanlara göre, insanların giderek artan su ihtiyacının karşılanabilmesi için su yönetimi politikalarının geliştirilerek uygulamaya konması şart...

Beyaz Saray'da önümüzdeki aylarda güneş enerjisi kullanılmaya başlanacak.

Enerji Bakanı Yıldız, Japonya'nın Türkiye'de nükleer santral kurulması için Toshiba aracılığı ile teklifte bulunduğunu söyledi. Yıldız, BD ve Fransa'dan gelebilecek tekliflere açık olduklarını belirtti.

Muğla'nın Milas ilçesinde kurulan rüzgar enerjisinden elektrik üretecek santralin yılda 25.000 eve elektrik sağlayacağı bildirildi.

İzmir'in Dikili ilçesinde, naylon ve plastik poşet kullanımı belediye meclisinin aldığı kararla 15 Kasım'dan itibaren yasak olacak.
kaynak: ntvmsnbc

Güncel Haberler

Ada'da Sunderland - Manchester United mücadelesi, ilginç bir olaydan ötürü bir süre ertelendi. Ertelenme nedeninin, Manchester United soyunma odasında yaşanan su borusu patlaması ve bunun sonucunda oluşan tavan çökmesi olduğu öğrenildi.

Oyun Atölyesi'nin sahneye koyduğu Macbeth'in genel provasında oyuncu İlker Aksum başından kılıçla yaralandı. Oynandığı pek çok ülkede oyuncuların yaralanmasına neden olan Macbeth için, 'lanetli' deniyor.

İşsiz vatandaş, özel bir firmaya ait inşaat halindeki rezidansın 70 metre yüksekliğindeki kule vincine çıkarak intihar girişiminde bulundu. Yaklaşık 1 saat kaldığı vincin tepesinden polisle telefonla irtibata geçti: "Davacı ve şikayetçi değilim, inmek istiyorum!"

12 Eylül referandumda sandık başkanlığı yaptığı köye yürüyerek giden köy imamını parçalayarak öldüren ayının bulunması için özel bir tim oluşturuldu.

296 yolcusuyla New York'a gitmek için havalanan uçağın kapısının iyi kapanmadığı 457 metrede farkedildi. Geri dönen uçak ininceye kadar yolcular açılmaması için kapıyı tuttu.

Malatya'nın Arguvan ilçesine bağlı Kızık köyü sakinleri, kutsal olarak gördükleri balıklar için kurban kesiyor. Ölen balıklar ise dualar eşliğinde köy mezarlığında toprağa veriyor.

Tokat'ta karnında şişkinlik ve nefes darlığı şikâyetiyle hastaneye başvuran bir kadının yumurtalığından 11 kilo ağırlığında tümör çıkarıldı.

Kenya'nın ve belki de dünyanın en poligamik adamı olarak bilinen Akuku Danger, 92 yaşında öldü.Yaşamı boyunca pek çok ilginç rekora imza atan Danger'ın (tehlike) bu isimle anılması boşuna değil: 130 kez evlenen ve yaklaşık 30 kez boşanan Danger, tam 210 çocuğun da babası.

Ağrılı Erol Adıgüzel, 14 yıl önce işten atılınca, Sayısal Loto'nun bütün ihtimallerini yazmayı kafasına koydu ve binlerce sayfalık milyonlarca ihtimali 10 ciltte topladı.

Türkiye, Endonezya'dan sonra dünyanın en hızlı yaşlanan ikinci ülkesi... Şu an 6 milyon yaşlı nüfusumuz var. Bu sayının 2020 yılında 12 milyona ulaşmasını bekliyoruz.
kaynak: sporx , ntvmsnbc

14 Ekim 2010 Perşembe

Eğitim

academicearth

Dünyanın en iyi üniversitelerinin konularında uzman profesörleri tarafından verilen dersler bu süper projeyle web ortamına aktarılmış... Dersleri video formatında izleyebiliyoruz. Yale, Oxford , Berkeley...

Kitap

doğankitap
Doğan Kitap'tan çıkan hiçbir kitap beni şu ana kadar hayal kırıklığına uğratmadı. Özellikle polisiye-gerilim, macera, siyaset  ve tarih gibi konuylarda çok iyi kitaplar var.


kitapokuyoruz.com
Kitap almadan önce incelenmesi gereken bir site. Özellikle kitap yorumları çok önemli bence.

Müzik

rapindir
Özellikle tanınmamış rapçiler ya da henüz profesyonel olamamış raple uğraşan insanların parçalarının yer aldığı kaliteli bir site. Tabii ki bir sürü underground camiasında tanınan isimlerin de albümleri var. Buradan indirip beğendiğim çok sayıda albüm var.  


Sinema

filmindirnet
Türk filmleri, alt yazılı veya Türkçe dublaj filmler, animasyon filmler, belgeseller... Film adına herşeyi rahatlıkla bulup indirebileceğiniz süper bir site. Uzun süredir üyesiyim ve her yıl kendini geliştirip içeriği artırıyorlar.

beyazperde
Vizyondakiler, gelecek filmler, yapım aşamasındakiler... Film yorumları, puanları, açıklamaları, fragmanları... Sinema haberleri, sinema salonları, seanslar... Kısacası film izlemden önce gereken herşey burada.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Beğendiğim Fotoğraflar

Batman'in azılı düşmanı Joker'in gülen yüzünün arkasında korkutucu bir yüzü daha var. İşte o yüzü göstermeye çalışan Joker replikaları...


Hindistan İngiliz Milletler Topluluğu Oyunları
Bir yüzücü antrenmanda.


Sıradan bir yolcu uçağından görüntülenen sıradan bir Moskova gecesi, kentin ihtişamını gözler önüne seriyor.


Hayvanların sevimli halleri

Hayvanların sevimli halleri

Hayvanların sevimli halleri
kaynak: ntv foto galeri

Beğendiğim Fotoğraflar

AP'de bebek vekil
Geçen yıl da, Danimarkalı parlamenter Hanne Dahl, bir oturuma 3 aylık bebeğiyle katılmıştı.

Tam zamanında çektiler - 2

Bir fotoğrafçı 34 ülke: Hindistan

Kent mekânlarında bedenler

45 yaratıcı kolaj

Queensland, Avustralya'da çekilen bu fotoğrafın sahibi Christopher Tomas, bu kare için aylarca hazırlık yapmış.
kaynak: ntv foto galeri

Beğendiğim Fotoğraflar

En uzun saç 5,627 metre ile, 27 senedir saçını uzatan Çinli Xie Qiuping'e ait.

Et gündeme, PETA'cılar pakete düştü

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, New York'ta dünya liderlerinin biraraya geldiği Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na seslendi.

Hindistan'da, ibadethanelerden çıkarılarak atılan malzemelerin arasında işe yarar birşeyler arayan hurdacı çocuk, Fil Tanrısı Ganeş'in yanında dinlenirken yemek yiyor.

Zekice tasarlanmış ürünler

Zekice tasarlanmış ürünler
kaynak: ntv foto galeri

Beğendiğim Fotoğraflar

Bir fotoğrafçı 34 ülke: Java

Bir fotoğrafçı 34 ülke: Laos

Bir fotoğrafçı 34 ülke: Laos

Bir fotoğrafçı 34 ülke: Myanmar

Bir fotoğrafçı 34 ülke: Omo Ethopya

Bir fotoğrafçı 34 ülke: Kenya
kaynak: ntv foto galeri

12 Ekim 2010 Salı

Siyah Süt

Siyah Süt
Elif Şafak
Doğan Kitap
Otobiyografik Roman
Kasım 2007
305 Sayfa
Puan: 8

Bu kitap okunur okunmaz unutulmak için yazıldı. Suya yazı yazar gibi...

"Siyah Süt" kadınlığın, kadınların hayatının kasvetli ve karanlık ama son tahlilde geçici bir dönemiyle ilgili. Birdenbire gelen ve geldiği gibi hızla dalgalar halinde çekile çekile giden bir haletiruhiye burada incelenen. Bu haliyle elinizde tuttuğunuz kitap bir nevi tanıklık. Otobiyografik bir roman. 


(...)Annelik dünyanın en yaşanılası, en muhteşem lütuflarından biri; güzel ki hem de nasıl. Aldığı tüm övgüleri fazlasıyla hak ediyor.
Öylesine benzersiz, öylesine kıymetli... aynı zamanda çetrefil, karmaşık ve kimi zaman hayli ağır.

"Siyah Süt, cesur, şaşırtıcı, tılsımlı bir roman: Bunca kötülüğün ortasında, bize umut veriyor Elif Şafak, dayanabilmek, direnebilmek ve sonra hayata, bir mucize gibi, yeniden başlayabilmek için." Selim İleri


Uzun süre kitap raflarında baş köşede gördüm bu kitabı. O zamanlar Elif Şafak diye bir yazar daha ne aklıma ne de kitaplığıma girmemişti henüz. Önce "Aşk" kitabını okudum ve sonra diğer kitaplarını yavaş yavaş okumaya başladım. Yazarın bu otobiyografik romanı içlerinde en farklısı.Gerek içerik, gerek anlatım ve yazılış nedeni ve yazılırken ki ruh durumu açısından.Bir kadın olarak okunmalı ama bir erkek olarak daha çok okunmalı bence.Eşimizi, kız kardeşimizi ya da otobüsteki hamile bayanı anlamak açısından...

Kitaptan Bölümler
Bilginin sahibi yoktur. Tapusu, efendisi yoktur. Emanettir bilgi, kendinden öncekilerden alır; çoğaltır, sağaltır ve kendinden sonrakilere verirsin.

Bilmiyor ki özür dilemek de bir bağımlılık olabilir; yerli yersiz durmadan etrafındakilere "kusura bakmayın" dedikçe; bakılacak kusurları artar insanın.

Fırçayı çektiğinde avucunda onlarca minik minik delik kalıyor.Bu deliklere baktıkça ayaklı bir süzgece benzetiyor kendini kadın. Mutluluk da su gibi işte, bedeninin süzgecinde duramayıp dışarı akıyor.

Her bir karesi geometrik açıdan uyumlu bir tabloya nasıl olduysa düşüvermiş yabancı bir unsur gibi hissediyorum kendimi.Ressamın eli kayınca yanlışlıkla ekleyiverdiği bir fırça darbesiyim.Elimi ayağımı, varlığımı nereye koyacağımı bilmiyorum.

Ne var ki hayat, biz planlarımızı yaparken peşimiz sıra sessizce gelip, o pek süslü pek fiyakalı planlarımıza Miki kulakları, vampir dişler, pos bıyıklar çizen yaramaz mı yaramaz bir çocuk.

Aşk kimyasal bir bileşim. Formülünde esrar var.

Biliyor musun mutasavvıflara göre bu koskoca dünya da bir ana rahmidir aslında.

İkiz Bedenler

İkiz Bedenler
Tess Gerritsen
Martı Yayıncılık
Ocak 2010
448 Sayfa
Puan: 9.8

Dr. Maura Isles, deyim yerindeyse hayatının en tehlikeli olayına tanık olmak üzeredir. Yüzleşeceği seri katil beraberinde çok gizli sırları açığa çıkartacak. Cerrah ve Günahkar adlı romanların devamı olan bu muhteşem gerilim romanında Jane Rizzoli serisinin yeni hikayesine tanık olacağız.

Dr Maura Isles, geçimini kadavraları incelemekle sağlamaktadır. Metropolitan City’de patoloji uzmanı olarak çalışan Isles, normal bir insanın hayatında göremeyeceğinden çok daha fazla ceset görmüştür-bunların çoğu hunharca katledilmiş insanların cesetleridir. Fakat daha önce hiç kanının çekildiği, dona kaldığı, tansiyonunun düştüğü bir vakayla karşılaşmamış olan Maura’nın karşısındaki cesedin duruşu bile onu korkutmaya yetmiştir. Çünkü daha önce önünde uzanan cesetlerden hiç biri onun cesedi olmamıştır.

Her şey ortadadır. Gözleri önünde yatan cesetten daha gerçek bir delil yoktur. Jane Rizzoli’de cesedin Maura’nın evinin önünde ölü bulunduğunu söyler. Cesetteki tüm uzuvlar Maura’nın vucudundakilerle neredeyse örtüşmektedir. Daha da korkunç olanı, Maura’nın ve cesedin doğum tarihi ve kan grubu tıpatıp aynıdır. Şoktaki Maura için son seçenek, DNA testi olacaktır fakat testin sonucu daha da şoke edicidir: Ceset Maura’nın ikiz kardeşidir. Şimdiden karanlık, tehlikeli ve rahatsız edici bir cinayet davasına dönen olay arkasında bir çok karanlık sırrı da barındırmaktadır.

Cevapların peşine düşen Maura, bir sahil ilçesi olan Maine’e gider. Burada da onu korkunç süprizler beklemektedir. Herşeyden daha ürkütücü olanı ise, etrafta kol gezinen seri katilin, cinayetlerine de durmak bilmeden devam etmesidir. Katliamı durdumak ve geçmişi hakkındaki bu karanlık sayfaları aydınlatmaya çalışan Maura’nın ilk işi hiç kimsenin bilmediği, bu güne kadar görmediği gizli annesini bulmak olacaktır.


Tıbbi gerilim-polisiye alanında dünyanın bir numaralı yazarı Tess Gerritsen'dır. Cerrah, Çırak, Günahkar, Mefisto Kulübü, Hasat, Kan Gölü, Kemik Bahçesi kitaplarını okudum ve her biri çok güzel kitaplar. Yazarın önemli iki karakteri var: Dedektif Jane Rizzoli ve Doktor Maura Isles... Kahramanlar aynı olsa da İkiz Bedenler diğer kitaplardan bağımsız. İkiz Bedenler kitabı anlatım yönünden gerilim dolu, elinden bırakılamayan bir kitap, hemen okudum, uykusuz kaldım, bittiğinde üzüldüm ve güldüm.

Kitaptan Bölümler
Öyle uzun zamandır yalnız ve kimseye bağlı olmadan yaşıyorum ki, bu dünyada benim için endişelenecek insanların olduğu aklımın ucundan bile geçmiyor.

Ve sen de sonraki büyük hatam olabilirsin. Eğer Tanrı uslu durmamızı istiyorsa günahı neden yarattı o zaman?

Belki de ona sahip olamayacağımı bildiğim için onu arzulamaktan korkmuyorum. Benim ulaşamayacağım noktada; yani beni incitemez.

Bildiğimiz yere gideriz. Ve gittiğimiz yeri biliriz.

Sokakta bir sürü ışık yanıp sönüyordu. Etrafına gölgeler toplanmaya başlamıştı. Hayaletler onu karşılamaya gelmişti. Onu alıp kendi dünyalarına götüreceklerdi.

Kırmızı Bisiklet

Kırmızı Bisiklet
Can Dündar
İmge Kitabevi
2005
169 Sayfa
Puan: 9

Ve ben, aslında harfiyen hatırlayarak dünün bol vakitlerini, doyumsuz sohbetlerini, telaşsız saatlerini, saadeti hüzünle yoğurarak geçtim ihtiyar adamın süzgecinden...
Ben onu gemleyemedim, o demledi beni...
Olgunlaştım, basarak üzerine birikmiş bütün yırtık takvim yapraklarının, yıllar yılı aynı çemberde dolanmaktan başı dönmüş akrep ve yelkovanların, o incecik delikten biteviye süzülmüş kumların, evine gire çıka ötmekten sesi kısılmış yorgun guguk kuşlarının, batmış onca güneşin, parıldamış bunca ay ışığının, hilalin ve fecrin, uğruna savaşılmış, yokluğuna alışılmış dostların, birbirine karışarak yanıp sönen kahkahalarla gözyaşlarının, yazılmış yazılamamış bunca satırın, tutulmuş tutulamamış onca sözün, dediklerimin, bir an önce bitmesini istediğim veya hiç bitmesin diye dualar ettiğim anların, koşuda çabuk yorulanların ya da koşmaya hiç niyeti olmayanların, sevaplarımın, günahlarımın, hatalarımın...
... süzüldüm imbiğinden...
Piştim, o ihtiyarın dergâhında...
Babamın oğluydum eskiden;
Oğlumun babası oluverdim birden...

 

Kitaptan Bölümler
Sol elimle gidona, sağ elimle seleye yapıştım; burnumu çocuksu kokular saçarak dalgalanan saçlarına gömüp kırmızı bisikletin yanı sıra koşmaya başladım; önce ağırdan alan, giderek hızlanan bir tempoda.
O, yüzünü yalayan rüzgarın ve emin ellerde olmanın keyfiyle kahkahalar atarken, ben bisikleti dengede tutmak için büyük enerji harcıyor, tekerden hızlı koşma çabasında nefes nefese soluyordum.

Nesnelerle olduğu gibi insanlarla da "işlevsellikleri" ölçüsünde ilişki kuran bir kuşak yetişiyor.

"Örtmen" "hoca" olmamıştı daha... Silgiler kokusuz, domatesler hormonsuzdu. Servis yoktu, okul çıkışında sımsıkı sarılan anneler vardı.

Savaşın ve kötülüğün pençesine düşmüş, kirli, haksız, yoksul bir dünyaya doğdunuz.
Masallardaki kötü adamların yeryüzündeki temsilcileri gözünü size dikti:
Savaç tacirleri elinize taşlar, silahlar verip cepheye sürüyor sizi...
Pornocular çıplak fotoğraflarınızı satıyor.
Oyuncakçılar, reklamcılar gözünüzü boyuyor.
Çocuk çalıştıran imalathaneler, oyun zamanlarını çalan dersaneler derinizi soyuyor.
18 yaşına kadar "çocuk" sayıldığınız halde köleler gibi çalıştırılıyor, atlar gibi yarıştırılıyor, vahşiler gibi savaştırılıyorsunuz.

Dün şiddetli bir patlamayla uyandım uykumdan...
Önce sarsıldım, sonra kesildi göbekbağımdan gelen kan...
Dün vurmuşlar annemi... tek kurşunla başından...
Anam 20'lik bir taze, ben 5 aylık cenin...
Sokak ortasında vurulduk, bu güzelim ülkenin...

5 katlı binanın enkazından annesinin gövdesi korumuş 4 yaşındaki Murat'ı...
Ana oğul, sarmaş dolaş, saatlerce kurtarma ekibini beklemişler. Murat'ın uykusu geldikçe annesi öpüp uyandırmış onu:
"Uyuma bebeğim" demiş; "birazdan kalkıp parka gideceğiz."
Böyle dayanmışlar, enkazın ağırlığına, karanlığına...
Sonra gelmiş kurtarma ekipleri... Murat'ı çekip almışlar beton yığınlarının arasından, sapasağlam... Oğluna bedenini kalkan eden anne Ayşe Çamur orada kalmış.
Murat sedyede "Annem söz verdi" diyordu; "parka gideceğiz..."

Araf

Araf
Elif Şafak
Metis Yayınları
Nisan 2004
345 Sayfa
Puan: 7.5

Kim gerçek yabancı - bir ülkede yaşayıp başka bir yere ait olduğunu bilen mi, yoksa kendi ülkesinde yabancı hayatı sürüp, ait olacak başka bir yeri de olmayan mı?

İsimlerin yabancı memleketlere ayak uydurma sürecinde muhakkak bir şeyler eksilir - bazen bir nokta, bazen bir harf ya da vurgu. Yabancının isminin başına gelenler pişmiş tavuğun olmasa da pişmiş ıspanağın başına gelenlere benzer - ana malzemeye yeni bir tat eklenmesine eklenmiştir de kalıpta gözle görülür bir çekme olmuştur bu arada. Yabancı işte ilk bu fireyi vermeyi öğrenir. Yabancı bir ülkede yaşamının birinci icabı insanın en aşina olduğu şeye, ismine yabancılaşmasıdır.


Kitaptan Bölümler
Sevgililerimizi elimizden kaçırmaktan ölesiye korktuğumuz için onlardan gelecek değişime inatla direniriz, oysa belki de aşkla beraber gelen değişim tek kurtarıcımız olacak hayatta.

Aşık olmak sevgilinin isimlerini kendine mal etmektir, aşkın bitmesi ise isimlerin iadesi.

Yahudilerin tam da ölüme ramak kala bir hastaya isim vermek adetleri bu yüzden. Ölüm döşeğinde yatanların isimlerini değiştirirlerdi, ikinci bir hayat şansı verebilmek için onlara.

İsimler böyledir işte, bir insana dair ilk ve en kolay öğrenilen, ama aslında en zor sahip olunabilen.

Rastlantıların kendilerine has bir büyüsü vardır. Yeterince ani ve keyifliyseler bir de her biri fani yapımı minyatür boy mucizeler gibi görünebilir maruz kalanların gözlerine, özellikle de çaresizlerin.

İnsan toplulukları zıt dinamiklerle işler. Son tahlilde herkes yana yakıla popülerlik peşinde olsa da popüler olmayan, içine kapanık birine duyulan genel talep, popüler ve dışa dönük birine yönelik genel talebi geçebilir. İçe kapanık insanlar oksijen gibidir, etrafta olduklarında belli bir değerleri yoktur ama olmadıklarında acilen ihtiyaç duyulur varlıklarına.

Ölü bebekler doğuran ve ölenleri yasını bile tutmadan hemen yenilerine hamile kalan, o her şeyi kapsayıcı, yutucu rahimdi zaman.İnsanı daha uzun süre boğabilmek için azar azar boğuyor, azıcık soluklanmaya yetecek havayı vermeyi ihmal etmiyordu.

...ancak geçerken istasyonda yan yana gelmiş iki tren kadar yakın olduklarını, yola çıkış anı geldiğinde zıt yönlere hareket edeceklerini fark etmişti.

İnsanlar seninle yemek yerse sana ihanet ederler ama bir köpek seninle yemek yerse bil ki seni sevdiği içindir.

"Umarım hayatın cennet olur," bir sevgilinin aynaya yazılmış lanetidir. Bütün aynalarda olduğu gibi burada da sağ solda, sol sağdadır, yani cennet aslında cehennemdir.

Bundan böyle beni onurlandıran ilişkilerimi sürdürüp, onurlandırmayanları bitireceğim. ... Bir ilişkide ne zaman kalmam gerektiğini ... onu ne zaman bırakacağımı bileceğim.

Adaletsizliğiyle nam salmış bir yargıç karşısında, kanunları kendisine yabancı olan bir mahkemede tek başına yapmak zorunda kaldığı, kaybetmeye mahkum bir savunma yaparcasına, kendi masumiyetinden emin de olsa bunu kanıtlamasının hiç yolu olmadığını teslim edercesine konuşmuştu.

Sıkı sıkı dokunmuş ahlak kumaşında, gayet dünyevi bir ilmiğin kaçık olduğunu bilmiyordu kimse.

Ben kimim, ne istiyorum, illa ki istemek zorunda mıyım... birini, bir şeyi... illa ki olmak zorunda mıyım... birisi, bir şey? Belki aşk sevgiliyi kazanmayı değil, kendini onda kaybetmeyi gerektirir.

İnsan kendisi için hala kurtuluş ümidi olduğuna ve günün birinde özel birinin bunu mümkün kılacağına inanıyor.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Güncel Haberler

Türkiye'de;
- 0-4 yaş grubunda 6 milyon 155 bin 321 kişiden 123 bin 106,
- 5-9 yaş grubunda 6 milyon 201 bin 647 kişiden 124 bin 32,
- 10-14 yaş grubunda 6 milyon 502 bin 366 kişiden 130 bin 47,
- 15-19 yaş grubunda 6 milyon 234 bin 620 kişiden 124 bin 692,
- 20-24 yaş grubunda ise 6 milyon 280 bin 117 kişiden 125 bin 602 olmak üzere toplam 627 bin 481 üstün yetenekli bulunuyor.

Mozambik'in kuzeyinde bir içki fabrikası tarafından yeni marka cinin tanıtımı için düzenlenen yarışmada 5 kişinin öldü.Ölümlerin yarışmanın farklı aşamalarında meydana geldiği belirtilirken, olayla ilgili soruşturma başlatıldığı kaydedildi.Yarışmacıların kazanmak için yeni cinden 5 şişeyi ilk olarak bitirmeleri gerekiyordu.

Birleşmiş Milletler, Dünya'yı ziyaret etmeleri durumunda uzaylılarla ilk teması sağlayacak özel bir elçi atayacak. (daha sonra bu haber yalanlandı)

Elektrikli araç Segway'i üreten fabrikanın sahibi İngiliz işadamı Jimi Heselden, ürettiği iki tekerlekli araçla uçurumdan düşüp öldü.

35 yaşındaki Mitchell L. Heisman, arkasında bin 905 sayfa not bırakarak intihar etti. Genç adam bu not için beş yıldır çalışıyordu...Albany Üniversitesi psikoloji mezunu olan Mitchell L. Heisman, cumartesi günü, Yahudilerin kutsal günü Yom Kippur'da kilise kapısı önünde şakağına dayadığı tetiği çekerek yaşamına son verdi.

Van’ın Başkale ilçesi ile Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde, iki aile arasında 37 yıl önce başlayan kan davası sona erdi. Aileleri barıştırmak için kanaat önderlerinin şimdiye kadar 27 kez yaptığı barış girişiminin sonuç vermemesi üzerine, BDP ilçe teşkilatı ailelerle görüştü.

Brezilya'daki son kamuoyu yoklamaları genel seçimde Tiririca adıyla tanınan palyaçonun bir milyondan fazla oy toplayabileceğini gösteriyor. Tiririca'nın kampanya sloganları arasında "Bundan daha kötüsü olmaz!", "Federal milletvekili ne iş yapar? Doğrusu ben bilmiyorum. Ama oyunuzu bana verin ki öğreneyim!" gibi ifadeler bulunuyor.(Seçimlerde Sao Paulo eyaletindeki oyların 1.3 milyonunu alarak Kongre üyesi seçildi)

Endonezyalı milletvekili, devlet liselerine alınacak kız çocukları için kayıtlardan önce bekaret testi yapılması istedi. Suseno, pornografiye kolayca erişimin ve zayıf dini anlayışın, gençleri rastgele cinsel ilişkiye girmeye ittiğini savundu. Milletvekili Suseno'nun teklifinin kabul edilmesi için Cambi valisi tarafından da desteklenmesi gerekiyor.

İngiltere'de sokakta dolaşırken yakalanıp korumaya alınan pembe kedinin sahibi ortaya çıktı. Kedinin sahibi Natasha Gregory, pembe rengi çok sevdiğini, pembe saç ve eşyalarına uysun diye kedisini boyadığını söyledi.

Ukraynalı bir mucidin geliştirdiği ‘gaz maskesine dönüşebilen sutyen'in seri üretimine başlandı. ‘Acil Durum Sutyeni’ denilen çamaşırın kimyasal saldırı veya duman baskını gibi tehlikeli durumlarda kullanılabileceği iddia ediliyor.
kaynak: ntvmsnbc

Bilişim Haberler

Yeni geliştirilen Google Instant teknolojisi ile, anahtar kelimelerini girerken o ana kadar girilmiş olan kelimelerle-sözcüklerle tahmin gücü artırılarak ilgili sonuçlar anında (daha ara tuşuna basmadan) gösterilecek.

Dijital oyun tarihinin en popüler karakterlerinden Super Mario Bros 25 yılı geride bıraktı.

Bilgi Teknolojileri Kurumu, internet ve telefon kullanımına kalite standardı öngören bir yönetmelik yayımladı.Kalite yönetmeliğine göre cep telefonları artık konuşurken kendiliğinden kapanmayacak.Kısa mesajlar alıcıya en fazla 15 saniyede ulaşacak. İnternet hızı %25 oranından fazla düşmeyecek.Aboneler, çağrı merkezlerinde müşteri temsilcisiyle görüşmek için dakikalarca telefon başında beklemeyecek.Çağrı merkezleri 20 saniyede yanıt verecek. Standartları tutturamayan operatörler önce uyarılacak. Ardından milyonlarca lirayı bulan para cezası uygulanacak.


Gartner'a göre  bu yıl içerisinde RIM'den ikincilik koltuğunu devralacak olan Google'ın Android'i, 2014 yılı ile beraberse Symbian ile birlikte tüm dünyanın açık ara en çok kullanılan mobil işletim sistemi olacak.

Bilimciler kauçuk, iletken nano-iplik ve mini transistörler kullanarak en hafif dokunuşu bile hisseden 'e-deri' üretti.

Bilimcilerin yaklaşık 5 yıldır üzerinde çalıştıkları 'ses dalgasıyla elektrik üreten telefon bataryası' projesinde ilerleme sağlandı.Yeni sistem, konuştukça telefonu şarj edecek.

İdefix.com, bir yandan e-kitap arşivini büyütürken, e-kitap okuyucu cihaz alternatiflerini de genişletmeye devam ediyor. Çift ekrana sahip Türkiye’nin ilk e-kitap okuyucu cihazı olan Reeder Hybrid’i stoklarına ekleyen İdefix, böylece e-kitap okuyucu sayısını beşe çıkarmış oldu.Wi-Fi özelliği ile internette sörf yapılabilen cihaz, not alabilme, dahili sözlük, video oynatma gibi özellikleriyle kitapseverleri memnun edebilir.

Yazılım sektöründe, hatalı ve kalitesiz yazılımlar, iptal edilen projeler ve hataların düzeltilmesi için maliyet ve zamanın 3-5 katına çıkması gibi nedenlerle sadece ABD'de yılda 140 milyar dolar çöpe atılıyor.

ABD'de cep telefonu ve trafik bağlantılı ilk ciddi araştırma sonuçlandı. 2001-2007 yılları arasında ülkede, cep telefonuyla konuşurken veya mesaj yazarken kaza yapanların neden olduğu ölümler 16 bini geçti.
kaynak: ceplab , bildirgec , ntvmsnbc

8 Ekim 2010 Cuma

Güncel Haberler

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Haziran ayında işsizlik oranı %10.5 oldu. İşsizlik geçen yılın Haziran ayında %13, bu yılın Mayıs ayında ise %11'di.Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 518 bin kişi azalarak 2 milyon 751 bin kişiye düştü.

İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre suçluları yürüyüşünden tanımak mümkün. Bilimadamları, insanların yürüme şeklinin parmak izi gibi kimlik tespitinde kullanılabilecek kadar birbirinden farklı olduğunu belirledi.

Evinde 40'ın üzerinde kedi ve köpek besleyen türkücü Nuray Hafiftaş, Kumburgaz'daki bir gazinoda program yapıyordu.  Evinde beslediği hayvanlara yem vermeyi unuttuğunu fark etti ve hayranlarından özür dileyerek apar topar sahneden indi.

Arife Günü'nün bir gün öncesi de dahil olmak üzere Ramazan Bayramı'na denk gelen 7-11 Eylül döneminde kredi kartlarıyla 1.2 milyar liralık harcama yapıldı. Arife Günü 6 milyonu aşan işlem adedi ile tüm zamanların rekoru kırıldı.

Bahreyn ve Togo milli takımları, Batı Asya Futbol Şampiyonası öncesi dostluk maçında karşı karşıya geldi.7 Eylül'de oynan maç, Bahreyn'in 3-0'lık galibiyetiyle son buldu. Ancak skor geçersiz sayıldı, zira Togo adına oynayan takımın sahte olduğu ortaya çıktı.Skandal Togolu yetkililerin, Bahreyn’e futbolcu göndermediklerini söylemesi ile ortaya çıktı. Bahreyn Futbol Birliği sözcüsü ise Togo takımı oyuncularının pasaportları dahil tüm resmi belgelerin kendilerine ulaştığını açıkladı.

ABD Başkanı Barack Obama, "Of Thee I sing: A Letter to my Daugthers" (Bu şarkım size: Kızlarıma bir mektup) başlıklı bir çocuk kitabı yazdı.Obama'nın kızlarına mektuplar şeklinde kaleme aldığı kitapta, Amerika'nın önemli devlet adamı, sanatçı ve sporcularından 13'ünün hikayeleri anlatılıyor.Kitabın kapağında da Obama'nın kızları Sasha ve Malia'nın, parkta köpekleri Bo'yu gezdirirken fotoğrafı var.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF, halen günde 22 bin çocuğun 5 yaşına varamadan öldüğünü, çocuk ölümlerindeki azalmaya rağmen, bu konuda dünyanın 2015 yılında hedeflediği noktaya varılmasının uzak bir olasılık olduğunu kaydetti.BM'nin Binyıl Kalkınma Hedefi 4'e göre 5 yaşın altındaki çocuk ölüm oranlarının 1990'dan 2015 yılına kadar üçte iki oranında azaltılması planlanıyor.
Beş yaşın altındaki ölümlerin 1990'da 12,4 milyon olduğunu, bu rakamın 2009 yılında 8,1 milyona gerilediğini kaydetti. UNICEF rakamlarına göre 1990'da binde 89 olan 5 yaş altı çocuk ölüm oranı, 2009'da 60'a düşürüldü. Bu, 1990'a göre günde 12 bin çocuğun hayata tutunduğu anlamına geliyor.
Geçen yılki çocuk ölümlerinin yaklaşık yarısı Hindistan, Nijerya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Pakistan ve Çin'de meydana geldi. 

Kolları ve bacakları olmayan Fransız, protezli uzuvlarıyla yüzerek Manş Denizi'ni geçmeyi başardı.
İngiltere'nin Folkestone kasabası sahilinden kulaç atmaya başlayan 42 yaşındaki Philip Croizon'un, öngördüğünden çok daha önce Fransız sahiline ulaştığı belirtildi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan alınan verilere göre, Türkiye dışında çalışan Türklerin sayısı 1,5 milyonu buldu.Türklerin 1 milyon 41 bin 835'i Batı Avrupa ülkelerinde, 48 bin 140'ı Türk Cumhuriyetlerinde, 143 bini ABD ve Kanada'da, 143 bin 991'i Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde, 30 bin 90'ı Avustralya'da, 33 bin 582'si Rusya ve diğer ülkelerde çalışıyor.Türklerin en çok bulunduğu ülkelerin başında gelen Almanya'da 564 bin 92 Türk çalışıyor. Fransa'da da 195 bin 794 Türk çeşitli alanlarda iş yapıyor.

6 ay önce define bulmak için evini kazarken komşularının ihbarı üzerine yakalandı. Kültür Bakanlığı'nın aynı yerde kaçak kazıda ortaya çıkartılan Roma dönemine ait mozaikler için başlattığı araştırma kazısında işçi olarak çalışmaya başladı.
kaynak: ntvmsnbc

7 Ekim 2010 Perşembe

Arabulucudan haber var

Kürt sorununun çözümü için daha sağlıklı adımlar atılmaya çalışılınırken, bu dönemin en önemli kelimeleri “karşılıklı güven”. Devletle Kürt gruplar arasındaki arabulucu ise Türkiye'nin hiçbir şey yapmadığını söylüyor.

Kürt sorununun çözümü için ikinci fasıl açıldı. Bu kez herkes biraz daha temkinli, adımlarını daha sağlam atmaya çalışıyor. Geçen yılın Habur görüntüleri sonrası meydana gelen tepkiler sonrası frene basanlar bu kez benzer durumlara neden olmak istemiyor.

Şimdilerde ikinci açılım dönemindeyiz. İkinci açılım faslının kodların iyi okumak gerekiyor. Bu dönemin en önemli kelimesi güven, yani “karşılıklı güven”. Devletin ve Kürt sorundaki muhatapların birbirlerine güvenmesi ve bu güveni destekleyecek adımlar atması gerekiyor. Bu adımlar sembolik bile olsa önemli görülüyor. Öcalan devletle görüştüğünü saklamıyor. Devlet doğrudan yalanlamıyor. Ama herkes kimin ne adım atacağını görmek istiyor geçmişte yaşananların tekrarlanmasını istenmiyor. Bu yüzden taraflar taktik adımlarla birbirlerini kontrol ediyor.

Hatırlanacağı gibi geçen hafta PKK ateşkesi bir ay daha uzattı. Bu adımın amacı devletin ne yapacağını beklemek. Bu süre içinde KCK davası görülecek. KCK davasında atılacak sembolik bir adım güven tesisi için gerekli deniyor. Ama böyle bir beklenti varken geçen hafta Urfa’da KCK operasyonu yapılması kafaları karıştırmış.

Daha önce devletle Kürt muhataplar arasında arabuluculuk yapmış kaynağımız bu konuda tedirginler. Şunu söylüyor: Türkiye, Suriye ile Irak Kürt bölgesi ile ABD’ ile görüşüyor ama içeride bir şey yapmıyor. Aslında atılacak mini,sembolik adımlar tarafların birbirlerine güvenmesi açısından çok önemli. Ama Urfa’daki operasyon ne oluyor? Diyarbakır’da 18 Ekim’de görülecek dava öncesinde böyle bir operasyonunun Diyarbakır’daki dava için de umutsuzluk yaratabilir. Hükümetin ne yapmaya çalıştığını anlayabilmiş değiliz. Tampon bölgenin yalanlanması önemliydi.

Sınır ötesi tezkeresinin uzatılması daha genel bir politika içinde değerlendirilebilir. Ama hiç adım atılmaması güvensizlik yaratıyor. Aslında atılacak küçük adımlar süreci çok olumlu bir noktaya getirme kapasitesine sahip. Atılan adımlar ise PKK’da tasfiye hissini arttırıyor. Böyle olması halinde yeniden aynı noktaya dönebiliriz deniyor.

1990’lı yıllarda bu görüşmeleri yapan kaynak tecrübelerinden yola çıkarak hükümetin devlet aklını kullanması gerektiğini söylüyorlar. Yakalanan olumlu havanın küçük hesaplarla heba edilmemesi konusunda uyarıda bulunuyorlar.

Kürt sorunun çözümü için atılan adımların ilkinde çok hızlı davranılmış, umut çıtası çok yükseklere çıkarılmış, sanki kısa süre sonra sorun çözülecek havası yaratılmış ve frene basılınca Kürt coğrafyasında büyük hayal kırıklığı yaratmış ve bu da tepkiselliğe dönüşmüştü. Ağustos ayındaki PKK’nın saldırıları da üzerine tuz biber ekti.

PKK’nın kanlı saldırıları sorunun çözümüne hiçbir şekilde hizmet etmediği gibi açılım niyetlerini de baltalamaya yönelikti. Çünkü PKK saldırılarını sürdürdükçe konuşmak isteyenler, barış yönünde adım atmak için inisiyatif alanlar daha geri plana çekildi, meydan “savaş ağaları”na kaldı.

Meydanın yeniden bu ağalara kalmaması için “karşıkılıklı güvenin” hemen tesis edilmesi gerekiyor.
kaynak: ntvmsnbc

PKK çekiliyor, gözü yeni anayasada

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ABD’deki temasları ve bugün Başbakan’la görüşmesi, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın Erbil ziyareti; MİT Müsteşarı’nın da önümüzde hafta Erbil’e gidecek olması, iki bakanın BDP eşbaşkanlarıyla görüşmesi...Bir heyetin İmralı’da Öcalan’la görüşmesi ve bugün Aysel Tuğluk’un da aralarında bulunduğu avukatların İmralı’ya gitmesi...
NTV Haber Müdürü Mete Çubukçu, ‘1990’lı yıllarda arabuluculuk yapan, devlet ve PKK ile görüşen kaynaklar’la, tüm bu yaşanaları görüştü. İşte ‘kaynaklar’ın değerlendirmeleri:

İMRALIDAKİ GÖRÜŞME TRAFİĞİ
Kaynaklara göre hiç olmadığı kadar iyi bir havada geçiyor. Bu görüşmelerde kısa sürede atılacak pratik adımların yanı sıra teorik bir çerçeve, teorik bir zemin üzerinde konuşuluyor. Geniş kapsamlı bir barış haritası ya da sürecin nasıl işleyeceğine yönelik yol haritası çıkarılmaya çalışılıyor. Sadece Türkiye değil bölgedeki dengelerde gözetiliyor. Yani İran, Irak, Suriye de göz önüne alınıyor.

ÇEKİLME OLUYOR MU?
PKK'nın Türkiye içindeki üslerine çekilmesi devam ediyor. Gelecek habere göre bu çekilme hızlanacak, sınır ötesine yönelecekler. Bunun iki nedeni var. Birincisi İmralı'da hızlanan görüşme trafiği ve ateşkesi daha uzun bir süreye yayarak görüşmeleri daha rahat bir hale getirmek. Bu süreç önümüzdeki yıla kadar uzatılabilir. İkincisi ise mevsim itibariyle PKK'nın her yıl yaptığı gibi geri çekilmesi.

ÇEKİLME YETERLİ Mİ?
Çekilme sadece silahların sustuğu bir ortamda daha rahat konuşulmasını sağlayacak ama bunun arkasından bazı işaretlerin gelmesi gerekiyor. Bunların başında da yeni bir anayasa konusunda bazı ipuçlarının verilmesi ya da yeni anayasada Kürtlerin taleplerini içeren işaretler verilmesi. ‘BDP'nin görüşlerinin alınması, öneriler doğrultusanda bu konuların tartışılmasının beklentisi yüksek’ deniyor. Yani ‘çekilme tek başına süreci ilerletmeye yetmeyecek’ deniyor. Yeni anayasa en önemli ikna aracı olacak.

SİLAHLAR BIRAKILACAK MI?
Bu konunun çok sık dile getirilmesi görüşmeleri tıkayıcı bir rol oynuyor. Kaynaklar, bu konunun PKK'lıların dağdan indirilmesinde ters tepen, yanlış anlaşılma ihtimali olan bir şey olduğundan söz ediyorlar. Dolayısıyla silah bırakma belki atılacak son adımlardan birisi. Yani oraya kadar kısa ya da uzun bir süreç söz konusu. Silah bırakma konusunun hem PKK hem de devlet içindeki kontrolsüz güçler tarafından kullanılıp, provoke edilme ihtimali yüksek.

ATALAY ERBİL’E NİYE GİTTİ?
Çekilme söylentileri ortaya çıkınca, yol haritası ile ilgili görüşme ihtiyacı ortaya çıktı.
Irak Kürt Bölgesi olmadan adım atmak kolay değil. Amerika aracılığı ile Iraklı Kürtler de bu sorunu çözmek istiyorlar. Görünmeyen görüşmeler en üst düzeyde devam ediyor. Hatta Suriye ve İran’ın bu süreçte farklı bir tavır göstermemesi için çalışılıyor. Ama bu durumun PKK'yı tasfiye havasında gerçekleşmesi ya da böyle bir algı oluşması süreçi tersine çevirir.

İYİMSERLİK Mİ?
Görüşmelerin 1998'den sonra yapılan görüşmelerderden daha iyi bir ortamda sürdüğü söyleniyor. Devlet de PKK da 1998'den daha ileride (devlet sorun yoktur, PKK bağımsızlık demiyor) en azından karşılıklı olarak taraflar birbirini dinliyor. Öcalan'ı devreden çıkarmaya yönelik konuşmaların yerini denklemde Öcalan'ın da olduğu bir sürecin aldığı söyleniyor. Öcalan'ın devreden çıkmasının Avrupa ve Kandil'in kontrolünün kaybolması anlamına gelebilir. Bu sürecin seçimlere kadar devam etmesi muhtemel görünüyor.

Ancak, ‘siyasilerin bu süreç içinde kullandıkları dile dikkat etmesi gerekir’ deniyor. Kışkırtıçı, tıkayıcı bir söylemin yarararsızlığı dile getiriliyor.
kaynak: ntv

PKK sınır ötesine çekilecek

Kürt sorunun çözümü ile ilgili çok önemli bir süreçten geçiliyor. Bu süreç daha öncekilerden farklı ve nazik. Devlet, hükümet, İmralı, BDP sorunun çözümüne yönelik adamı atma konusunda uzun yıllardan sonra irade gösterme niyetinde. En azından artık kimse “olmaz” demiyor, “terör örgütü ile görüşülmez”, “yakılım yıkalım” demiyor. Yani söylem itibariyle kimse arabayı atın önünü koşmuyor; tıkaç rolü oynamak istemiyor.

Yaşanan bu sürecin en temel anahtarı karşılıklı olarak kullanılan ve kullanılacak olan “dil”. Bu dilin kışkırtıcı, kırıcı, şiddet yanlısı, süreci tıkayıcı olmaması gerekiyor. Çok edebi gelse de “barışa hizmet eden” bir “söylem” bir dil bu dönemin temel anahtarı.

Bunu sadece biz değil, bu işe kafa yoran, devlet ve örgüt arasındaki tüm süreçleri yakından izleyen, Abdullah Öcalan ile görüşmelere geçmişte tanıklık etmiş, tarafları buluşturmuş ya da taraflar arasında arabuluculuk yapmış kişiler de söylüyor.
Söylenen şu: “Bugünden yarına çözüm olmayacak ancak bu yolun açıldığı görülüyor. Bu yolu uzatmak tarafların birbirlerine güvenine bağlı. Bu güveni oluşturmak, niyet olduğunu ortaya koymak için atılması gereken en önemli adım bu. Arkası gelecektir çünkü süreç bir raya girdikten sonra onu çıkarmak çok güç olur”.

Evet, Türkiye’deki 30 yıllık sorunun çözüm kapısını açacak anahtar barış dilinin şu anki sürece yardımcı olacağını söylemek gerekiyor ama tabii ki sadece bu değil. Yeni süreçte artık bu dilin altının dolduracağının haberlerini alıyoruz. 1990’lı yıllarda görüşmelere zemin hazırlayan kişiler hükümetin, BDP’nin İmralı’nın şu anki duruşlarından oldukça umutlu. Hatta Öcalan’ın hiç olmadığı kadar iyimser olduğu söyleniyor. Kaynakların söylediği bir başka konu ise Hakkari katliamını gerçekleştirenlerin hesabının geri teptiği, sürecin önünü açtığını söyleyenler var.

Ancak burada en önemli pay hükümete düşüyor tabii ki. Hükümetin referandum sonrası elini güçlendirdiği ve adım atma konusunda önünde pek fazla engel kalmadığı söyleniyor ve “artık elini taşın altına soksun” deniyor. CHP’nin ve özellikle MHP’nin yaşanan süreçte çok da sesinin çıkmaması da aslında siyasi havanın ne kadar olumlu olduğunun göstergesi.

Ve son iki not: En kısa sürede PKK sınır ötesine çekilecek. Fakat, karışıklı olarak güven sarsılır, süreç birileri tarafından hafife alınır, geciktirilir, uzatılırsa geri dönüşü olmayan bir yola girilir. Bu yoldan da geri dönüş olmaz.
kaynak: ntv